Girişimcisiniz, orta ölçekli bir şirketiniz var. Yıllarca çalışarak çocuğunuz gibi büyüttüğünüz işinizi çok iyi noktalara getirdiniz. Pazarı iyi koklayıp, rakiplerin çoğunu alt ettiniz. Kendinizi yıllarca belki de hiç tatil yapmadan çalışmaya verdiniz. Bağlantılarınız artık çok sağlam. Sektörde itibarınız aldı yürüdü. Yanınızda yüzlerce kişi çalışmaya başladı. İşler büyüdü. İhracata başladınız...
Girişimcisiniz, orta ölçekli bir şirketiniz var. Yıllarca çalışarak çocuğunuz gibi büyüttüğünüz işinizi çok iyi noktalara getirdiniz. Pazarı iyi koklayıp, rakiplerin çoğunu alt ettiniz. Kendinizi yıllarca belki de hiç tatil yapmadan çalışmaya verdiniz. Bağlantılarınız artık çok sağlam. Sektörde itibarınız aldı yürüdü. Yanınızda yüzlerce kişi çalışmaya başladı. İşler büyüdü. İhracata başladınız.
Ancak bir süre sonra, piyasa değişmeye başladı. Pazar, işleri ilk kurduğunuz gibi değildi artık. Farklı ürünler, farklı rakipler ortaya çıktı. Sizi başarıya götüren formüller eskimeye başladı. Evet, hep baştan beri sizinle çalışan müşterileri elde tutmayı becerdiniz, ama yenilerin tercihi siz değildiniz artık. İşler iyiydi iyi olmasına ama yeni bir şeyler yapma zamanıydı artık.
Profesyonel yöneticiler için kesenin ağzını açmak gerektiğini söylediler. Artık şirkete deneyimli, iyi eğitimli bir Genel Müdür almanızın vakti gelmişti. Büyümek için, rakiplerin yaptığını yapmalıydınız. Bir profesyonel ile el sıkışıp onun deneyim ve iş bağlantılarından faydalanmak fena fikir değildi aslında.
Eğitimi, yabancı dili sizden çok daha iyi, özgeçmişi oldukça etkileyici Tolga Bey ile el sıkıştınız.
Tolga Bey, anlaştığınız gibi şirketin başına geçtiğinde, kararları hızlıca almaya başladı. Şirkete değişim yönetimi gerekliydi. Yeni ürünler ancak teknolojiye yatırımla elde edilirdi. Yatırım kararlarının mutlaka çıkması gerekliydi. Aksi takdirde bu ortam içinde başarılı olmak zordu. Tolga Bey, en iyi sistemlerle çalışan, en nitelikli çalışanlara sahip sektör lideri şirketten gelmişti.
Bir süre sonra Tolga Bey’in tarzı nedense içerideki emektar yöneticileri rahatsız etmeye başlamıştı. Birbirlerinden memnun olmadıkları aşikardı. Bir tanesi emekliliğini istediğinde üzüldünüz, işe karışmak istemediniz. Ancak en büyük müşteri neredeyse kaybedilme noktasına geldiğinde olaya el koymak zorunda kaldınız. Müşteriler, yine sizi görmek istiyorlardı karşılarında. Siz şirketi yönetmeyi, şirket de sizi özlemişti.
Bu Tolga Bey, geldiğinden beri bir işe pek de yaramamıştı aslında. O yeteneklerinin hiçbirini yapamamıştı sizin şirketinizde. Verdiğiniz para çok görünmeye başladı gözünüze. Bu parayı hiçkimseye vermemiştiniz şimdiye kadar. Onun onda biri kazanan emektar Mehmet Bey ondan daha çok çalışıyordu. Tolga Bey kayağa gittiğinde tüm çalışanlar işbaşındaydı.
Sekiz ay sonra Tolga Bey’in işine son verdiniz. Zaten son zamanlarda işe geç gelip erken de çıkıyordu. Bu şirket sizin çocuğunuz gibiydi, sokakta bulmadınız ki… Bu noktalara getirene kadar canınız çıkmıştı. Şimdi de şımarık bir züppenin elinde harcanmasına nasıl izin vermediğiniz iyi olmuştu. Böylece profesyonel yönetici macerası son buldu.
Türkiye’de her yıl KOBİ patronları tarafından işe alınan Genel Müdürlerin çalışma süresi nedir dersiniz? Peki bu flört neden aşka dönüşmüyor bir bakalım :
Genel Müdür ortamı iyi koklamadan ezbere harekete geçiyor. Geldiği firmada gördüklerinin aynısını birebir uygulamaya kalkıyor. Bu elbise KOBİ’lere 3 numara büyük geliyor.
Patron, Genel Müdür ile bir süre sonra rekabet etmeye başlıyor. Duygusal olarak yeniliklere tepki gösteriyor. Herşeyi daha iyi yapması için getirdiği Genel Müdür’ün geçmişte alınan kararları değiştirmesine izin vermiyor. Çalışma ortamında en ufak krizlere müdahale etmeye başlıyor. Genel müdürün başarılarını göz ardı ederken, en ufak kayıpları büyütüyor.
Patron ve adamları ile rekabetten yıla, ağzıyla kuş tutsa da göze giremeyen Genel Müdür, bir süre sonra – başka iş bulana kadar- fişi çekiyor. Işe kendini vermiyor, ciro, kazanç, yeni müşteri için işe asılmıyor. Patronun aklından geçenleri doğrulamış oluyor.
İşin sonunda çalışanların Genel Müdür’ü aşıp Patronla birebir diyalog kurması, Genel Müdür’ü sabote eden en büyük etken oluyor. Ve bir süre sonra çalışanlar ‘Bu adam geldi ama ne işe yarıyor? Yine tüm kararları bizim Patron veriyor’ demeye başladığında macera son buluyor. Profesyonel Genel Müdür ile Patron flörtü aşka dönüşmüyor.
Elbette tüm örnekler bu şekilde değil. Güzel ve uzun vadeli işbirliği gerçekleştiren, beraberce başarıdan başarıya koşanlar da var. Önemli olan başarılı örneklere giden yolun kolay ve basit olduğunu farketmektir belki de: Karşılıklı iyiniyet ve güven.
Milliyet gazetesinden Binnur Zaimler'in analiz yazısını siz değerli okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyor, böylesi tüm flörtlerin aşka dönüşmesini ve birer başarı hikayesi olmasını temenni ediyoruz ;)