Daha ileri gidersek dünyanın ilk 50’si arasında bulunan birçok şirket, çalışanların üniversite mezunu olması mecburiyetini tamamen ortadan kaldırırken bunun yerine hangi becerilerin varlığını görmek istiyor olabilir? Detaylar haberimizde..
Üniversite diplomalarının tartışıldığı bir döneme girdik. Sebebi ise gayet açık; üniversiteler, piyasaların hızına ve dinamizmine uyum sağlayamıyor. Kök sebep, üniversitelerin büyürken hantallaşan bürokrasileriyle değişime ayak uyduracak kıvraklıklarını kaybediyor olması.
“Davranışsal psikoloji”nin bile insan davranışlarının değişim hızını takipte zorlandığı bir zaman diliminde, üniversitelerin piyasa beklentilerine uygun insan yetiştirememesinden doğan nitelikli insan açığı, firma ve kurumlar tarafından, kendi içlerinde yaptıkları rehabilitasyonlarla kapatılmaya çalışılıyor. Tabii bunun için de yoğun şekilde yatırım yapılıyor.
Peki, üniversitelerin piyasaların beklentilerini karşılamakta zorlandığı beceriler neler olabilir?
Daha ileri gidersek dünyanın ilk 50’si arasında bulunan birçok şirket, çalışanların üniversite mezunu olması mecburiyetini tamamen ortadan kaldırırken bunun yerine hangi becerilerin varlığını görmek istiyor olabilir?
İşte İş Gücü Piyasasının İstediği Yeni Beceriler
1. Değişime Adapte Olabilen, Hızlı Öğrenen
Bilgiyi elde etmek artık sorun olmadığına göre, yeni neslin anlam dünyasına hızlı girebilmek ve bu yeteneği gerektiren adaptasyon sürecinde zorluk çekmemek, asıl beceri olmalı. Ayrıca çalışılan kurumun rakiplerinin önüne nasıl geçeceğini senarize etmek ve çapraz şekilde modellemeler yapabilmek, aranan diğer yetenekler arasında.
2. Çok Farklı İşleri Kombine Eden, Bunları Bir Arada Yapmaktan Sıkıntı Çekmeyen
CEO’ların mesai sonrası aşçılık yapmaları, buna iyi bir örnek olabilir. Kendi işiyle yakından uzaktan bağlantısı olmayan işleri rahatlıkla yapabilecek tecrübeleri edinmenin yolunu arama ve antrenmanlar esnasında edinilen farklı tecrübeleri işini daha da zenginleştirmek için kullanma, dünyanın ilk 50 firmasının çalışanlarında aradığı özelliklerden.
3. Duygusal Zekâsı Gelişmiş, İnsanları Anlayabilme Yeteneği Güçlü
Mutsuzluğun iki kaynağının olduğunu söyler filozof: Gaflet ve cehalet. Gaflet, kendini tanımamak; cehalet ise kendi dışında olanı tanımamak. Kendini tanımak için marifet, kendi dışında olanı tanımak için ise ilim gerekir. Dolayısıyla iş dünyasının çalışanı önce kendini ve o da yetmez, sonra kendi dışındakileri iyi tanımak için ne kadar yol, yöntem varsa öğrenmenin peşine düşmelidir.
4. Kendi Becerilerini Keşfetmiş ve Bunları Yaptığı İşe Uyarlayabilen
“Yetenek keşfetme” üzerine devasa bir sektör ortaya çıktı ve sürekli gelişiyor. Kişilik analizleri, beceri alanlarının keşfi vb. birçok psikoteknik çalışma, bu sektöre konu çalışmalardan.
İlerlemiş ülkeler, daha ilkokulda çocukları, eğilimli oldukları konuları analiz ederek becerilerine ve eğilimlerine uygun şekilde üst sınıflara yönlendiriyorlar. Bizde ise bu yönde çalışmalar olduğu pek söylenemez. Bizde, neredeyse çalışma hayatına girene kadar kişiler kendi yeteneklerinin farkına tam varamıyor, desek yanlış olmaz. Ama iş dünyası affetmez; aradığı becerileri sizde bulamadığında gözünüzün yaşına bakmaz. Yani, iş dünyasına eliniz boş gitmeseniz iyi olur.
Eğer çalışma hayatına dâhil olana kadar kendi yeteneklerinizi belirleme konusunda profesyonel bir destek alamıyorsanız internet dünyasındaki yüzlerce test vb materyali kullanarak kendi kişilik analizinizi yapabilir, “becerilerinizi yaptığınız işin karakterine nasıl uyarlayacağınız” konusunda aşama kaydedebilirsiniz.
5. Faklı Bağlantıları Yakalayıp Bunu Somutlaştırabilen
Yenilikçi düşünme metotları üzerinde araştırma yapmak ve böylelikle inovasyon zekâsını geliştirmek, kariyer süreci için önemli konuların başında geliyor.
İnovasyon teknikleri aynı zamanda yaratıcı düşünme metotlarıdır ve hem iş dünyasında hem de özel hayatta kullanıldığında önemli avantajlar sağlayacağı kesindir.
Mesela: Onlarca yaratıcı düşünme metodu arasında en çok kullanılanlardan biri, çapraz eşleştirme metodudur. “Alakasız şeyleri birleştirme tekniği” olarak da bilinen bu metot, Leonardo Vinci’nin “Tabiatta her şeyin her şeyle bir ilişkisi vardır.” sözüne dayanır.
Hayatımızın mutlaka içinde olmalı ve zekâmızı bu düşünme biçimine alıştırmalıyız. Böylelikle, inovasyon tekniklerini kullanarak, hem iş hem özel hayatımızda her an yeniliklere açık hâle gelebilir, farkındalık oluşturabiliriz.
6. Kelimelerin Gücünü Keşfeden ve Bunu Anlatım Diline Uyarlayabilen
Konfüçyüs: “Kelimelerin gücünü anlamayanlar, insanların gücünü anlayamazlar.” sözüyle kelimelerin gücünün önemini vurgulamıştır. Farklı çağda ve coğrafyada benzer şekilde dizelere aktarılan “Söz var gelir geçer, söz var deler geçer.” atasözü de aynı noktaya işaret eder: kelimenin gücüne.
Dijital dünyanın “okuma alışkanlığını azalttığı” ve “dili fakirleştirdiği” konularında herkes hemfikir. Bu durum, “düşük kapasiteli beyin”lerin çoğalmasından başka bir şeye hizmet etmiyor. Büyüyen firmalar da hâliyle “büyüyen beyinler”e ihtiyaç duyuyor.
Büyüyen beyine sahip olmak içinse önce okuma alışkanlığı edinmek, kelime haznesini geliştirmek gerekiyor; ancak bu sayede anlama ve anlatım gücünün artması mümkün.
7. İnsanlar Arası İlişkilerde Sürdürülebilir Samimiyeti Esas Alan
“Sürdürülebilir Samimiyet Endeksi” (SSE) değerleri açısından bakıldığında çağımız, gelmiş geçmiş bütün çağlardan daha düşük bir seviyede ve bu durum, bizleri önce güven bunalımına ve sonra depresyona itiyor.
Bu krizi gören bazı dünya firmaları “Samimiyet Endeksini” sürdürülebilir şekilde yükseltecek sosyal inovasyonlara ciddi yatırımlar yaparken ilişkilerde samimiyeti esas alan kişilere oldukça önem veriyor.
Sizlerin de iş dünyasında fark yaratmak için samimiyeti sürdürülebilir şekilde nasıl oluşturacağınızı bugünden tasarlamaya çalışmanız, yararınıza olacaktır.
8. Çocuksu Yanlarını Kaybetmemiş ve Saçmalayabilme Seanslarına Uyumlu
Bir filozofun, “Ürününüzü ve hizmetinizi 6 yaşındaki bir çocuğun hayaliyle birleştirirseniz geleceği yakalamış olursunuz.” sözü, iş dünyamızın düşünme biçimine balyozla indirilmiş bir darbe etkisi oluşturmaya adaydır.
Bunun için birçok dünya firmasının başlattığı “saçmalama seansları” akımına bizim firmalarımızın da kapılması, küresel rekabette mevzi kapmamıza yol açacağı için oldukça önemlidir.
Tabii siz de bu saçmalama seanslara uyumlu olacak şekilde kendinizi sürekli donatmanın yolunu aramalısınız. Yani, en azından boş zamanlarınızda sürekli “saçmalayın”.
9. İnsanları Yönlendirecek Esnekliklere Sahip, Liderlik Özellikleri Gelişmiş
Firmalar için ayakta kalmanın en önemli yollarından biri “esneyebilmek”tir. Değişim ve gelişmelere adapte olma hızı, ayakta kalma süresini belirler.
Yaşamda da böyle: Uzun süreli ilişki yürütenlerin başat özelliğinin “uyumlu olmak” olduğu, araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır.
İş dünyasında da artık, kendini yeni gelişmelere hızlı adapte edecek esneklikte ve ilişkilerine de bunu rahatlıkla uyarlayabilen kişiler, ekip içinde belirgin kişilikler hâline geliyor. Üstelik bu kişiler çok daha kalıcı oluyor. Çünkü uyumluluğundan ve esnekliğinden ötürü herkesin yakın durduğu kişiler de yine çalışma hayatının “rol model”leri olan bu kişiler.
10. Network Bileşenlerini Etkin Bir Biçimde Yöneten
Artık yatırımın değil, katılımın daha önemli olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla etrafınızda sizi takip eden ne kadar insan varsa, ne kadar kişiyi etkileyebiliyorsanız o kadar güçlüsünüz demektir.
Herkes etki oluşturmaya kalkışınca da istenilen etkileşimi oluşturmak, günümüzün en zor işlerinden biri hâline geliveriyor. Çünkü etki çıtası sürekli yükselirken sizin devamlı yeni etkileme içerikleri üretmeniz gerekiyor.
Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.