UTESAV tarafından, “29.Haliç Buluşmaları” kapsamında, Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu’nun katılımlarıyla, MÜSİAD Genel Merkez’de “İktisatta Yeni Boyut: Katılım Ekonomisi” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Detaylar haberimizde..
UTESAV tarafından, “29.Haliç Buluşmaları” kapsamında, Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu’nun katılımlarıyla, MÜSİAD Genel Merkez’de “İktisatta Yeni Boyut: Katılım Ekonomisi” konulu söyleşi gerçekleştirildi.
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren MÜSİAD Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İsrafil Kuralay, "Katılım Ekonomisi" kavramının insanı merkeze alan, değerlerimize dayalı bir iktisadi model önerisi olduğunu belirtti.
Kuralay, "Katılım ekonomisi kavramı, bu konuda bir ilk ve öncü olması açısından çok anlamlı. Bu konu üzerinde daha derinlemesine çalışmalar yapılarak teoriden uygulamaya yönelik sonuçlar üretilmelidir. Katılım Ekonomisi'nin hayatın bütün alanlarına tekabül eden boyutlarıyla, uzun soluklu ve farklı disiplinlerin bir araya geleceği çalışmaların hem UTESAV'da hem de MÜSİAD'da devam ettirilmesinde fayda görüyorum. Kendi zihin dünyamızın kavramlarına dayalı araştırmaların zeminin oluştuğunu ve vaktinin geldiğini düşünüyorum. Uzun yıllardır insan, hayat ve ekonomi gibi önemli başlıklarda makaleler ve kitaplar yazan Temel Hazıroğlu'nun "Katılım Ekonomisi" kitabı bu konuda rehber niteliği taşımaktadır." dedi.
"Katılım Ekomisi" Kavramı İslami ve İmani Bir Yaşantının Üst Başlığı
Konferansda değerlendirmelerde bulunan UTESAV Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Develioğlu, katılım ekonomisi kavramının yeni gibi dursa da İslami ve İmani bir kavram olduğuna değindi. Develioğlu, "Katılım ekonomisi, iş dünyasının hep yapmayı düşündüğü, istediği, ekonomik olarak, iş dünyası olarak yaşamaya çalıştığı, bir sistemin üst başlığı olduğu düşüncesindeyim. Bunun yanı sıra katılım bankacılığı, her türlü finans hareketleri ve zekât gibi ekonomi ile ilgili her şeyi kapsayan imani bir yaşantının bir üst başlığı. Daha önce finans kurumlarının "faizsiz ekonomi" diye ortaya çıktıkları, fakat daha sonra sadece bir murabaha şeklinde parayı kullandırdıkları katılım bankalarının, aslında tüm ekonomik sistemin düzenlendiği şekli bir model olarak sunuluyor." şeklinde konuştu.
Kendimize Yabancılaştık
Konuşmasının başında katılım felsefesi ve insani finans sistemi üzerine açıklamalar yapan Temel Hazıroğlu, insanlığın fıtratından uzaklaştırılarak adeta bir meta haline dönüştüğünü ve toplumların ifsad yöntemiyle birer sürü haline getirildiğini belirtti. Düşünce ve tefekkür üzerine değerlendirmelerde bulunan Hazıroğlu, tarihi süreç içerisinde Endülüs Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte tefekkür ve emeğin unutulduğunu, Batı'da başlayan Rönesans hareketleri ile Avrupa'da birliğin sağlandığını ve son 200 yıllık süre zarfında İslam coğrafyasında "kendine yabancılaşma" sürecinin yaşandığını ifade etti.
İktisadi İnsan Tiplemesi Ortaya Çıktı
Modern iktisadın, maddi tatmin için maksimum faydayı hedefleyen iktisadi bir insan tiplemesi olduğunu söyleyen Hazıroğlu; "Bu yaklaşımla insanın bencil, çıkarcı ve maddeci tarafı öne çıkarılmaktadır. İktisadın bu klasik tanımından hareketle ‘maddeci bir zihin' oluşmakta ve iktisadın bütün uygulama politikaları bu zihin üzerinden inşa edilmektedir. Modern hayatın tezahürü olan materyalist zihin, Batı üzerinden hayatı kuşatmış gayri insani bir iktisat zihniyetini doğurmuştur. Kapitalizm, bugün ister liberal isterse sosyalist tasavvur (devletçi kapitalizm) biçiminde olsun, dünyayı mülk olarak algılamaktadır. Bunun üzerinden bir zihin ve dil inşa etmekte, hak ve hakikat peşinde olması gereken insanın yolunu kaybetmesine, acizleşmesine ve bedbaht olmasına sebep olmaktadır. Sınırsız istek ve ihtiyaç normal insanın değil yolunu kaybetmiş azgın ve hazcı insanın, kıt kaynak ise dünyayı mülk gören maddeci insanın tanımıdır." diye konuştu.
İnsanlığın En Büyük Sorunu Sermaye
Bugün insanlığın ve dünyanın en büyük sorunlarından birinin Sermaye Sorunu olduğunu kaydeden Hazıroğlu, "Sermaye bozucu, ifsad edici ve ahlakı yozlaştırıcı bir olgudur. Sermaye; sahibini hırs, tamah, kibir ve güçle ilahlaştırıyor, yanındakini ise kullaştırıyor, nesneleştiriyor. ‘Büyük ve kara sermaye' insanın, insanlığın ve hayatın can düşmanıdır." ifadelerini kullandı.
Faizin hem bireysel manada hem de toplumsal anlamda büyük zararlara yol açtığının altını çizen Hazıroğlu, "Faiz, emeksiz ve haksız kazanca yol açar. Bir yandan insanı metalaştırır, diğer yandan da insanı azdırır ve insanlıktan uzaklaştırır. Faiz ekonomik bir sorun olmanın ötesinde politik ve toplumsal da bir sorundur. Haksız paylaşıma ve adaletsizliğe neden olarak toplumsal yapıda tabakalaşma ve sınıflaşmanın önünü açar ve toplumu dinamitler. Zenginler daha zenginleşirken, fakirler ise daha da fakirleşir. Toplumsal adaleti ve eşitliği yaralar, toplumsal dengeyi bozar." şeklinde konuştu.
İslam'da Hedef Sadece Mülk Edinmek Değildir
Günümüzün modern iktisadi sistemine karşın, fıtratı esas alan, ‘yeni bir zihin' inşa etmenin gerekli olduğuna belirten Hazıroğlu, "‘İslam İktisadı', hakikat penceresinden bir maksada matuf olarak insan, toplam, eşya ve kâinat hakkında bir zihin, bir tasavvur oluşturmak ve hayatı bu zihin üzerinden ahlaki temelde maddi ve manevi olarak yeniden inşa etmektir.
Bu bağlamda, Sabahattin Zaim'in altını çizdiği şu çerçeve hatırlanmalıdır: İslam iktisadında hedef sadece para kazanmak, mülk edinmek değildir. Asıl amaç insanın hayat yolculuğu boyunca ekonomik ihtiyaçlarını gidermektir. İslam ekonomisinde de İslam bankacılığında da gaye sadece kâr değil hizmettir. Üretimi geliştirmek, çalışmayı artırmak ve paylaşımı yaygınlaştırmaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Bakış Açımızı Değiştirmeliyiz
Tüm sorunları, her şeyin başına İslam koyarak çözmenin doğru olmadığını vurgulayan Hazıroğlu, "Araştırmaya ihtiyaç var İslami araştırmalar, ekonomiye ihtiyaç var İslami ekonomi, bankaya ihtiyaç var İslami banka vs. anlayışı son derece yanlış ve tembelcedir. İslam'ın bugüne ve bugünün insanına dokunan boyutunu bulmak zorundayız. Yeni kavramsallaştırma şarttır. Her şeyin çözümü İslam'da vardır. Mesele bu idrakle söz konusu çözümü bulacak çabayı göstermektir. Evet, her şeyin çözümü vardır. Çözümü yok gibi görünüyorsa sorun zihnimiz ve idrakimizdir. Ya bakış açımızı, ya yerimizi, ya idrakimizi değiştirmeliyiz." şeklinde ifade etti.
Tek kurtuluş Katılım Ekonomisi
Katılım Ekonomisi ile ilgili konuşan Temel Hazıroğlu, şu ifadeleri kullandı: "İnsanlığın; bir, eşit ve kardeş görüldüğü, dünya ve üzerindekilerin herkese amade kılındığı, kullanımına açıldığı ve bütün insanlığın dünya ve nimetlerine katılımının esas alındığı', bu yeni ekonomi politik anlayışın adı ‘Katılım Ekonomisi' olsun. Katılım Ekonomisi, en genel ve en derin anlamıyla fıtrata uygunluğu diğer bir deyişle ahlakı temel alır ve buradan hareketle tüm sosyal, siyasal, ekonomik ve toplumsal ilişkileri kurar. Katılım Ekonomisi, her sahada toplumun tümüne şamil adalet düsturu ile hareket eder. Adaleti, mülkün yani hükümranlığın temeli olarak ele alır. Kapitalist iktisat, tüm önermelerini (güçlü ülke, güçlü ekonomi, kalkınma vb.) egemen sınıf olan büyük ve "kara sermaye" üzerinden tanımlar ve onların lehine hayata geçirir. Materyalizmin iki tezahürü olan kapitalizm ve sosyalizmin çarpışan iki ideoloji gibi gözükmesi bir aldatmacadır. Tek kurtuluş Katılım Felsefesi, Katılım Ekonomisidir."
Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.