Daha Sonraya Ertelenebilecek Olanı Bile Yarına Ertelemeyin!

Sektör aktörleri kendilerini yeni bir sürece hazırlama konusunda oldukça ağır davranıyor. “İki gün sonraya ertelenecek olanı da yarına erteleme!” demiş Mark Twain. Peki bu söz bize ne anlatmak istiyor? Cevabı makalemizde..

Evet, “iki gün sonraya ertelenecek olanı da yarına erteleme!” demiş Mark Twain. İlginç bir yaklaşım tarzı. İfadelerin farklı kalıplarda kullanılması önemli, hem ilgi çeker ve hem de birden fazla anlama gelir.

Bu başlıktan hareketle ana mesajımız şu: sektör aktörleri kendilerini yeni bir sürece hazırlama konusunda oldukça ağır davranıyor.

Hem nalına hem mıhına vuramazsınız. İş piyasası geleceğin trendlerinden bihaberse, fırsat limanlarına yelken açmada ağır davranıyorsa bulunduğu yerden bir üst aşamaya nasıl çıkaracaksınız?

İşletmelerin başarısı azami çalışmayla azami fırsatın birleştiği bir noktayı temsil eder. Onun için firmaların öncelikle kendi “altın damar”larını bulmaları esastır. “Altın damar” bir firmanın rekabette en avantajlı olduğu konudur. Her firma rakiplerine göre avantajlı olduğu alanı bulmalı ve o konuya yatırım yapmalıdır.

Yönetim teorilerinde de dünyada bir değişim ve çöküş yaşanıyor. Şirketlerin yönetim anlayışları ciddi bir türbülans geçiriyor. Bilindiği üzere bu zamana kadar yönetimsel anlamda iki teoriden bahsedebiliriz. “X” ve “Y” yönetim teorileri.

“X” teorisi, otoriter bir yönetim tarzını temsil ediyor. Verimlilik esas, makul ve istikrarlı bir çalışma, çalışanların korunması, mamul üretiminin kısıtlanmasının zararları ve performans teşvikleri gibi başlıklar var.

“Y” teorisi ise farklı tandansta. Daha katılımcı ve esnek bir yönetim tarzını temsil ediyor. Teori insanların şirket hedeflerine bağlılıkları ölçüsünde organizasyonel hedefleri gerçekleştirme yönünde kişisel yönelim uygulayacaklarını varsayar. Yani aidiyet arttıkça işyerinde verimde artmış oluyor. Çalışanların şirkete olan aidiyetlerini arttırma adına son yıllarda önemli işler yapılıyor.

“Y” teorisine göre başarılı ekiplerin 3 özelliği var:

  • Birbirine yüksek sosyal duyarlılık gösterir. (gözden ölçülür, zihin okumayla)
  • Her bir çalışan birbirine eşit zaman verilir. Hiçbir zaman tek kişi baskın olmaya çalışmaz.
  • Bu ekiplerin içinde kadın sayısının çok olduğunu görüyoruz. Yani duygusal zekânın ağırlığı fazla.

Bir örnek olarak kısa adı FİKA olan “kahve molasından fazlası” projesi oldukça rağbet görüyor. Çalışanların aralarında konuşma ve kolektif yenilenme sağlamalarını amaçlayan proje, iş verimliliğinde pozitif etki yaratmada hiç de mütevazı sonuçlara sahip değil.

Başka bir örnek olarak bir firmanın terasına sebze bahçeleri yapması. Sebep ise çalışanlar boş vakitlerinde aralarda konuşup işleri öğrenmeleri.

Dünün performansa dayalı ücretlendirme politikası çatırdıyor. Yeteneklere göre yönetim yarışması çalışanları birbirine karşı kışkırtıyor ve içerde acımasız bir rekabete yol açıyor. Sonuçta çalışanların kendi aralarındaki rekabet uzun vadede negatif bir sonuç üretiyor.

“Y” yönetim teorisi de dünyanın değişimlerine bağlı olarak bir başkalaşım geçiriyor. Aslında “Y” teorisi yerini başka bir teoriye bırakmalı; bu “Q” teorisi olabilir.

Peki, ”Q” teorisinin içinde ”X” ve “Y” teorisinden farklı neler olabilir?

Herkesin fikirlerini cesurca ortaya koyacağı faaliyetler arttırılabilir, bugün birçok dünya firmasında olduğu gibi.

Bir filozofun dediği gibi “şirketlerin ve insanların fikirleri yoktur, başarılı olanlar olağan üstü işbirliği içinde olanlardır.” Dolayısıyla yüksek işbirliğinin şirket içinde yerleştirileceği bir kültür ortamı oluşturmak bu günkü jenerasyon için oldukça önemli. Buna benzer şekilde Amerika’da kabile firma anlayışı oldukça popüler olmaya başladı bile. Firmanın her bir çalışanının tıpkı kabilenin bir üyesi gibi görüldüğü ve kabile üyelerinin de firma için olağan üstü bir aidiyet sundukları bir modelden bahsediyoruz.

“Q” Yönetim teorisinde her bir çalışanın sabah evden çıkarken sıkıcı çalışma ortamına doğru değil de sanki yazlıktaki evine doğru gittiğini düşündüğü bir çalışma anlayışından bahsediyoruz. Yani tatil ile çalışma sizin için bir olduğu zaman veya çalışmanız tıpkı sizin için tatil gibi olduğunda firma kazanıyor, çalışanlar mutlu oluyor.

“Q” Yönetim teorisine göre çalışanların nasıl çalıştıkları değil ortaya ne çıkarttıkları daha önemli olacak. İş yerinde “saat” kavramı artık tarih oluyor. İstediğiniz zaman gelecek ve istediğiniz zaman gidebileceksiniz.

Toplantılara bundan sonra üç boyutlu görüntü olarak katılacaksınız. Sonuçta firma için hangi değeri ortaya koyduğunuza bakılır, nerede ve nasıl yaptığınıza değil.

Piyasa dinamiklerinde gördüğümüz bu alt üst oluş beraberinde ciddi araştırmaları da getiriyor. Amerika’da bir üniversite tarafından “Şirketleri başarı veya başarısızlığa ne götürür” diye bir geniş çaplı araştırma yapıldı. Araştırmada istatistikî sıralamayla beş başlık ortaya çıktı. Araştırmada bütün tahminlerin dışında değerlerin ortaya çıkması araştırmayı bizim için ayrıca değerli hale getiriyor.

“Şirketleri başarı veya başarısızlığa ne götürür” sorusuna bağlı birçok kombine soru ile 200 firma üzerinde çalışıldı. 5 şey firmaları başarı ve başarısızlığa götüren başlık olarak ortaya çıktı. Ama asıl şaşırtıcı olan bu başlıkların sıralaması. İşte 200 firmayla yapılan araştırmada ortaya çıkan ortak beş başlık.